ALMANCA TERCÜME
Hint-Avrupa dil ailesinin Batı Cermen dilleri koluna bağlı bir dil olan Almanca, tüm dünyada en çok konuşulan altı dilden biridir. Ana dil olarak kabul edildiği Almanya, Avusturya ve Lihtenştayn’ın dışında Belçika, İsviçre, Lüksemburg ve İtalya gibi birçok ülkede sıklıkla konuşulan bu dil Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Macaristan, Kazakistan, Namibya, Güney Afrika ve Venezuela’da resmi olarak tanınmış bir azınlık dilidir. Ancak resmi azınlık dili olarak tanınmasa da ABD, Kanada, Brezilya, Arjantin, Meksika, Avustralya, Şili Cumhuriyeti, Yeni Zelanda ve Peru gibi daha birçok ülkede de yoğun olarak konuşulan bir dil olduğu bilinmektedir. Birleşmiş Milletler’in altı, Avrupa Birliği’nin yirmi dört ve Avrupa Parlamentosu’nun üç resmi dilinden biridir. Batı dünyasının ana kültürel dillerinden olan Alman dillerine dair ilk bilgiler, M.Ö 1. yüzyılda Romalılar tarafından kayıt altına alınmıştır. Bu dile ait en eski yazılı metinlerin ise M.S. 8. yüzyıla kadar dayanan köklü bir geçmişe sahip olduğu düşünülmektedir. Klasik Almanca ve lehçeleri dünya genelinde yaklaşık 120 milyon kişinin ana dili, 80 milyondan fazla kişinin ikinci dilidir. Bunun yanı sıra günümüzde birçok kişinin de Almanca yabancı dil eğitimi aldığı bilinmektedir.
Latin alfabesini kullanan Almanca dili 26 harf ve üç adet umlauttan (ö, ä, ü) oluşmaktadır. Umlaut, sesli harfin üzerine gelen iki nokta işaretine verilen addır. Almanca yazı dilinde çok fazla olmasa da konuşma dilinde oldukça büyük farklılıklar gözlemlenmektedir. Esasen birçok farklı lehçeye sahip olsa da konuşma dilini Yüksek Almanca (Hochdeutsch) ve Alçak Almanca (Plattdeutsch veya Niederdeutsch) olarak iki kısımda incelemek mümkündür. Yüksek Almanca gazetelerde, televizyonlarda, resmi ve edebi yazılarda kullanılırken İngilizce’ye yakınlığıyla bilinen Alçak Almanca’ya daha çok konuşma dilinde rastlanmaktadır.
Köklü bir geçmişe ve dolayısıyla da köklü bir kültüre sahiplik eden Almanca felsefe, tarih, fizik, kimya, biyoloji, mühendislik, teknoloji, tıp, mantık, müzik ve din gibi daha birçok alanda söz sahibi olan dillerden biridir. Bununla birlikte özellikle de son dönemlerde tüm dünyadaki en güçlü ekonomilerden biri olduğu düşünülen Almanya’nın ticari ve siyasi gücündeki önemli artışın da getirdiği büyümeyle Almanca, çeviriye en çok ihtiyaç duyulan dillerden biri haline gelmiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde İngilizce’nin ardından Fransızca ile birlikte çeviriye en çok ihtiyaç duyulan ikinci dil Almanca’dır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Almanya ile olan ticari ve siyasi ilişkilerimizin gelişmesi çeviri yoğunluğunu da artırmaktadır. Ayrıca 30 Ekim 1961 tarihinde, Almanya’nın Bonn kentinde Türkiye ile Almanya arasında imzalanan “İşgücü Alımı Anlaşması” sonrasında, ilk olarak 2 bin 500 kişinin göç ettiği Almanya’da, bugün yaklaşık 3 milyon Türk bulunması da Almanya ve Türkiye arasındaki siyasi, hukuki ve ticari alandaki çevirilerin yoğunluğunu etkileyen en önemli faktörlerden birisidir.